Bu Blogda Ara

16 Ağustos 2012 Perşembe

Kuzey İtalya - Toscana - Yunanistan gezisi 2012


Bu sene yine yurtdışına bir gezi yapmak için planlama yaptık. Balkanların Adriyatik kıyılarını gördüğümüzden bu sefer daha kuzeyden başlayalım dedik. Önce İtalya'ya Yunanistan - İgoumenitsa üzerinden gidelim diye düşünürken, RO-RO seferlerinin daha uygun fiyata olacağını hesapladık. Ben baştan Toulon üzerinden Güney Fransa - İspanya düşünürken, Selda illa Toscana'yı görmek istediğini söyledi. Bu demokratik :mrgreen beyan sonrası, planı değiştirip, Ro-Ro ile Trieste'ye gidip Kuzey İtalya - Toscana yapıp Ancona'dan Yunanistan'a geçip, batı kıyılarından Pire limanına gitmeyi, buradan Sakız-Midilli adaları üzerinden Ayvalık'a geçmeyi planladık. Umarım planımıza uyabiliriz. Önce motosikletimi gemiye yükledim ve ertesi Perşembe günü uçak ile Ljubljana üzerinden Trieste'ye gidip motoru teslim aldık.

Resim
Acenta yetkilisi bilgi veriyor

Resim
Güzelim motosikletimi bir geminin karnına bağlayacağım için biraz garip duygular içindeyim

Resim
UN EGE gemisi

Resim
Nerede bu teslimattan sorumlu adam??

Resim
Motosiklet park yeri

Resim
Bağlanmadan birlikte bir resim daha

Resim
Dört noktadan bağlanıyor

Resim
Dikkatle bakıyorum ama adam işin uzmanı, düzgünce bağlıyor.
 
Evet sonunda Perşembe günü sabah 2 gibi havaalanına gittik. Kontuarı saat 3:30 da açtıklarını öğrenince de biraz sinir olduk tabii ama Charter uçuş için normal böyle şeyler. Genelde TIR şöförleri vardı sırada. Birden üç kask taşıyan kişi de sıraya girdi. Konuşunca onların da Ljubljana'dan 3 motosiklet kiralayıp Dolomit'lerde bir hafta dolaşacağını öğrendik. Aklıma oradan kiralamak gelmemişti, ama fiyat İtalya ile aynı imiş, 120 EUR günlük.

Resim

Elimizdeki ufak çantayı içinde bıçak filan olduğundan, bagaja verdik ve kasklarımız ve el bagajımızla pasaport kontrolünden geçip, Duty-Free ziyareti yaptık. Sonra da bir süre için düzgün çay içemeyeceğimizden, Garanti Lounge'da çay içelim dedik ama uçağa çağırdılar bile.

Resim

Uçak ufak tefek bir Bombardier'di. Koltuklar ve diz mesafesi rahattı ama biraz dardı. Onun dışında servis ve güvenlik konusu çok iyiydi. Saat 5:00 kalkıştı, Ljubljana'ya 7:30 (Türkiye saati) gibi indik. Eski püskü koltukları kırık bir otobüs ile 2 saat yol yaptık ve İtalya'ya girdik. Sonra da Trieste limanına vardık. Liman girişinde polis pasaportları alıp 1 saat kontrol etti. Şöförlerin söylediğine göre sadece gıcıklığına yapıyormuş, ben de pek anlam veremedim kontrole.

Resim
Limana girince 50 EUR haraç pardon harç aldılar. Liman vergisiymiş. Makbuzu çıkışta kimse sormadı, alınmadan da denenebilir belki, birşey söylerlerse haberim yoktu deyip, sonradan alınabilir.
 
Pasaport, harç falan derken saat 10 (yerel)oldu, gemi de şansa erkenden 11 gibi geldi. Gümrük işlemleri filan 12:30 gibi motosikletime tekrar ulaşabildim.

Resim

Eşyaları aktarmak, düzenlemek filan saat 13 gibi yola çıkabildik.
Resim



Resim

GPS i tam göremnediğimden, ses de gelmediğinden kısa bir süre otoyolda sürüşten sonra mola verdik ve ben de GPSi düzelttim.
Resim

Otoyol dışı yollardan (para ödememek için) şehirlerden ve güzel köylerden geçerek 17:45 de Venedik yakınında internetten bulduğumuz bir kamp alanına geldik. Camping Rialto şehre 8 km uzakta, iyi organize edilmiş bir alan. Biz ahşap bungalow kiraladık, günlüğü 35 EUR. Çadır kursaydık 26 EUR olacaktı. Hemen soyunup duş aldık (umumi duşlar). BMW çok yönlü kullanılabiliyor :)
Resim

Akşam Venedik'e inelim dedik. Kampın önünden otobüs kalkıyor, Pazar olduğundan her 30 dk.da bir. Hafta içi 15 dk. imiş.
 
Venedik'te akşam yemeği olarak mürekkep balığı mürekkepli Spagetti (Eyvah Eyvah filmi geldi aklıma) ve Pizza yedik.

Resim

Resim

Resim

Resim

Sonra geri dönüp yattık. Ertesi sabah GPSe yolun devamını girdim,
Resim
ve yeniden otobüsle şehre indik. Bu arada otobüs biletleri sadece şehirden alınabiliyor ve 1,30 EUR. İlk akşam bedavaya gitmek zorunda kalmıştık. :mrgreen

Resim

Resim

Resim

Venedik'de ulaşım su kanalları ile sağlanıyor ve cam işçiliği meşhur.

Resim

Adam aynı bizim taksiciler gibi hem Gondol sürüyor, hem de telefonla konuşuyor :)
 
Turistik geziye San Marco meydanından başladık.
Resim

İstanbul Hipodromundan 1204 işgali sırasında çalınan atlar
Resim

Resim

Bu da Venedik'in sembolü aslan
Resim
Resim

Resim
Daha sonra Verona'ya geçtik. Trieste'den beri otoyol dışından götürmesi için ayarlamıştım GPSi. Ama şehir/köy içlerinde trafik ışıkları ve yoğun trafik acaip bunalttı. Yol da pek güzel değildi. Pişman oldum. Kuzeydeki gittiğimiz rota, sanayi bölgesi olduğundan çok kamyon var, doğa da pek muhteşem değil. Tavsiyem burada otoyolu kullanmak, verilen paraya değer, en az 1-2saat daha erken varılır hedefe. Verona'dan sonra otoyol kullanmaya karar verdim.

Verona güzel bir şehir, en meşhur yapısı Arena di Verona. Eskiden gladyatör kavgalarının yapıldığı bu amfitiyatro bugün gösteriler için kullanılıyor. Aida operası çok güzelmiş. Miş diyorum çünkü şansımıza orada olduğumuz gece gösteri yoktu :sinir

Burada tepedeki bir kampingde çadırda kaldık. Motorun park yeri
Resim

Resim
Yemek de yedik tabii :)
 
Verona'dan kareler
Resim

Resim

Resim

Resim

Dondurmalar pek güzel :)

Resim
Arena'nın fotoğrafı. Aida dekoru arkada.

Ertesi gün otoyoldan Modena'ya geçtik.
Resim

Resim
Öğle yemeği ve meşhur Balsamico di Modena
 
Yaptığımız yolların haritaları da bunmlar:
Resim

Resim

Resim
 
Bolonya'da kampingde bungalowda kalmaya karar verdik ve şehir merkezine 8 km uzakta çok güzel bir yerde kaldık. Fiyat bir gece için 47 EUR olarak biraz yüksekti ama havuz ve klima vardı.
Resim

Resim

Bu arada odada klima vs. vardı ama buzdolabı yoktu. Çözüm Türkler için kolay ama :mrgreen
Resim
Sağda görünen TetraPak kutularda motosikletle taşımaya çok uygun 200ml şarap var :)

Erken ulaştığımızdan hemen havuzda serinledik ve motosikletle şehre indik.
Resim

Resim

Bu arada çok hoş bir lokanta keşfettik, sadece şarküteri, peynir ve şarap servisi yapıyor. Bölgenin ürünleri zaten malum, enfes bir akşam yemeği oldu.
Resim
 
Verona - Bolonya haritası:
Resim
 
3 Ağustos günü Bolonya'dan çıkıp otoyoldan Floransa'ya sürdük.
Resim

Artık Toskana bölgesine girdik. İtalya'nın bu kısmına öyle deniyor:
Resim

Kamp yerine o kadar para verince, bu sefer otel de bakalım dedik ve booking.com üzerinden 48 EUR x 2 gece oda rezerve ettik. Otele varınca motosikleti kapalı garaja bıraktık, duş alıp, otelin önünden kalkan otobüsle şehre indik. Merkezde Duomo katedrali kapanmıştı, biz de ertesi gün gireriz diyerek dıştan resimleri çektik.

Resim

Resim

Resim
Vaftizhane kapısı meşhur.

Floransa muhteşem bir şehir, her köşesinde sanat ve tarih var.
Resim

Signorita Meydanı heykel dolu, Michelangelo'nun meşhur Davud heykelinin kopyası da var.
Resim

Resim

Akşam güneşinde Vecchio Köprüsünün resimlerini de çektik.
Resim

Köprünün üstünde tembel gitaristler de vardı :)
Resim

Akşam yemeğinde 750 gr dana pirzolası paylaştık :mrgreen
Resim

Otele dönerken ilginç motosiklet botları gördük
Resim

Ertesi gün yoğun geziler yapacağımızdan erkenden yattık.
 
Ertesi gün akşamı iş için Floransa'ya gelmiş olan Gezgin Osman ile buluştuk. Dünya küçük derler, gerçekten de öyle. Ulusaldaki oda arkadaşımı İtalya ellerinde görmek de varmış.

Resim

Resim

Venedik'te Hard Rock Café'ye gitmiştik, Floransa'da da eksik kalmasın dedik :mrgreen
 
3 Ağustos gününü Floransa'yı gezmeye ayırdık. Olmazsa olmazlardan Uffizi Müzesine randevusuz gitmeyin yazdığından internetten kişi başı 15 EUR+4,50 özel sergi için bilet aldıktı. Gerçekten de fazla sıra beklemeden girebildik hemen ama kasada giriş fiyatını 11 EUR olarak görünce sinirlendik biraz :sinir

İçerde resim çekmek yasak ama güzel bir kitap aldık ve oradan hem takip ettik, hem de detayları gördük. Pencereden de dışarısını çektik :mrgreen
Resim

Öğlen oradan çıkıp Galileo Müzesine gittik. Floransa'da bilimsel araştırmanın tarihini anlatıyor bu müze. Bilimsel araçların sanatla birleşmesi çok güzel örnekler çıkarmış ortaya.
Resim

Ben en çok bu toplu güneş saatini sevdim. 30 cm çapında bir alet, bir mercek ve küçük pirinç toptan oluşuyor. Topa barut koyup merceği belli bir açıya getirince, istenilen saatte güneş uygun yere geldiğinde top patlıyor.
Resim

Bu da üstadın büstü
Resim

Çoçukken astronot olmak isteyip, yurtdışında o yönde okuyanlar için çok güzel bir müze burası :)
Resim

Daha sonra bir önceki akşam giremediğimiz katedrale gittik. İçi etkileyici ve SERİN...
Resim,

Kubbe freskleri de şehrin ününe uygun tabii ki
Resim
 
Galileo müzesinden birkaç resim daha…O zamanların evren modeli:
Resim

1300lerde çizilmiş bir harita. Anadolu’yu bulabilecek misiniz bakalım :)
Resim

Bu da Gelileo’nun orta parmağı imiş. Müzenin ortasında kalkmış duruyor parmak
Resim
Resim

Çeşitli doğum vakalarını göstermek ve öğretmek için 18. yüzyılda balmumundan hazırlanmış heykeller.
Resim

Ve müzeden genel bir görüntü.
Resim

Ertesi gün yani 4 Ağustosta yolumuza devam ettik. Rotamız Empoli – Vinci (Leonardo da Vinci’nin doğduğu köy) – Pistoia – Montecatini Terme.

Yol ilk başta genişçeydi ama Empoli-Vinc-Pistoia arası çok güzel manzaralı dar dağ yollarından geçtik.
Resim

Resim

Resim

Resim

Empoli’ye öğlen gibi vardık ve şehir meydanı bomboştu.
Resim

Zaten İtalya’da 12 – 15 saatleri arası herkes Siesta yaptığından, köyler, kasabalar vahşi batı filmlerindeki sahnelere dönüşüyor. Koca meydanlar bomboş, dükkanlar kapalı. Su alacak yer bile bulamayabilirsiniz. :sinir

Vinci köyünde Leonardo’nun doğum evini ve kalenin içine kurulmuş müzesini gezdik.
Resim
Resim

Resim

O sıcakta böyle giyinmek ne kadar zor bir bilseniz :sinir
Resim

Resim

Müzede o zamanın makinelerinin ki bazılarını Leonardo bulmuş, modelleri vardı.
Resim
Üstat ve ben
Resim

Meşhur kendi kendine ayakta duran “Acil Durum Köprüsü”
Resim

Resim

Leonardo’nun çizimlerine göre yapılmış dalgıç kıyafeti ve solunum tertibatı. Ne yazık ki çalışması imkânsız, o dönemlerde basınç farkları konusunda bilgi eksikmiş.
Resim

Kaleden tipik bir Toskana manzarası.
Resim
 
Floransa’dan sonraki gün rotamız:
Resim

Vinci şehrinden sonra Kuzeye Pistoia’ya gittik. Yolda bayağı çok bisikletli gördük, hatta 8 yaşlarında bir oğlan bile basıyordu pedal.
Resim

Ve tabii ki dağ yolu ve geçtiğimiz köyler tam Toskana havasını yansıtıyor artık.
Resim

Pistoia kenti ufak ama yine tipik ortaçağ kale içi manzaraları var. Motosikletle dar sokaklardan geçerek meydanı bulduk ve mola vedik.
Resim

Resim

Resim
 
Pistoia'dan sonra Batıya yönelip, Motecatini Terme'de internetten bulduğumuz bir otelde kaldık gene. Burası bir kaplıca merkezi ve kalabalıkdı. Modern marka dükkanları, düzgün giyimli İtalyan'ları izleyerek akşam yemeğini yedik. Selda büyük tek bir Ravioli yerken, ben pastırmalı taze rokalı salata ve tavşan yahnisi yedim (bu yahni bana Teksas-Tommiks zamanlarını hatırlattı :mrgreen )
Resim

Resim
 
Ertesi gün, yani 5 Ağustos günü, önümüzde Lucca ve Pisa şehirleri vardı.
Resim

Lucca şehrinin çok iyi korunmuş şehir duvarları bizi karşılayan ilk yapıydı.
Resim

Yine iyi korunmuş ve etkileyici şehir kapılarından birinden girerek merkezdeki iç kaleye doğru sürdük.
Resim

Resim

İç kaleye araç girişi olmadığından, hemen kale kapılarından birinin karşısına park edip, kale kapısından girdik. Kapının önünde resim çektirmeyi de ihmal etmedik tabii ki.
Resim

Resim

Şehrin kiliseleri ve iyi korunmuş binaları yine etkileyiciydi.
Resim

Resim

Resim
 
Özellikle katedralinin gotik yapılar arasında özel bir yeri varmış.
Resim

Resim

Şehir merkezindeki meydan eski roma anfitiyatrosu üzerine kurulmuş. Bu yüzden binalar elips şeklinde meydanın etrafını kapatıyor.
Resim
Biraz şehir dışındaki otele yerleştip, hafif kıyafetlerle hemen ana meydana sürdük. Piazza di Miracoli, şehrin katedralinin ve çan kulesi olarak inşa edilen meşhur eğik kulesinin bulunduğu meydan.
Resim
Kule gerçekten EĞRİ, görünce daha bir inanıyor insan.
Resim

Tipik kule resmi çekmeye çalışanlar asıl komik bence…
Resim
6 Ağustos Pisa’dan çıkarak Batı Toskana bölgesinin kırsalına geçtik.
Resim

Resim

Volterra şehri bugün ilk durağımız. Bir tepe üzerine kurulmuş olan şehir, yokuşlarıyla ve dar sokaklarıyla romantik bir etki yaratıyor.
Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Tepedeki meydan kule ve belediye binası ile bir kaleyi andırıyor
Resim
Tepeden manzara
Resim

Bu şehir de oldukça turistik ve kalabalık. Yine de dükkanlar 12 de kapanıyor, 15 e kadar kapalı kalıyor.
 
Daha kapanmadan bir şarap dükkanına girdik. Litreyle şarap satıyor ve kırmızının litresi 1,45 eur. Ödül almış pembenin fiyatı ise 1,20 eur. Her ikisi de çok iyiydi, biraz almadığıma kızdım sonradan. Başka imalatçılara da uğradık ama dökme şarabın kalitesi hiç buradaki kadar iyi değildi.

Resim

Motosikletle gezmenin kötü bir yanı da, alış veriş yapamıyorsun fazla, yer ve ağırlık sorun oluyor. Bir yöresel çakı, Hard Rock Cafe T-shirt’ü ve bir şişe Chianti şarabı dışında bir şey getiremedik.

Şehirde bir de işkence müzesi vardı ama giriş olarak istedikleri 8 EUR fazla işkence olduğundan girmedik.
Resim

Sonradan bu müzelerden birçok şehirde gördük, fiyat hep aynıydı.

Resim

Volterra’yı gezerken hafif bir yağmur başladıydı. GPS ve depo üstü çantanın yağmurluklarını taktık, kendimiz giyinmedik ama. Yokuşu inerken kayganlaşan dik yolda daha fazla dikkat etmek gerekiyordu.
Resim

Resim

Resim
 
San Gimignano bir sonraki duraktı. Yine tepede, yine kale. Motoru burada da girişin hemen yanına bıraktım.
Resim

Resim

Ana cadde, İstiklal Caddesi gibi tıklım tıklımdı.
Resim

Şarap mahzenleri ve hediyelik eşye ağırlıklı dükkanlar caddenin iki yanına sıralanmış.
Resim

Resim
San Gimignano’de birçok kule var
Resim

Resim

Resim

Akşamüstü yola devam etmek için şehirden çıktık ama motosikletin yanına gelince park cezası kesildiğini gördüm.
39 EUR yu 5 gün içinde ödemem gerekiyormuş. Caddede herhangi bir park yasağı işareti yoktu, ama herhalde bir yerlerde İtalyanca yazıyordu bir şeyler. Bakalım Türkiye’den nasıl tahsil edecekler.

Güneş alçakken Toskana ve kaleleri başka bir güzel oluyor.
Resim

Geceyi Poggibonsi’de otelde geçirdik.

7 Ağustos sabah ilk önce Sienna kentine gittik. Buradaki katedral Barok döneminin baş yapıtlaından
Resim

Resim

Resim
 
Resim

Sienna'nın sokakları yine ortaçağ dönemini yaşatıyor ziyaretçilere
Resim

Resim

Resim

Buranın meydanı eğimli ve sıra dışı. İçinde de çok güzel bir çeşme var
Resim

Resim

Resim

Resim


Bu da Roma’nın kurucuları olacak Remus ve Romulus’u besleyen meşhur dişi kurt.
Resim

Sienna’dan Doğu Toskana bölgesinin kasabalarını gezmek için devam ettik.

İlk durak Castellina in Chianti
Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Chianti bölgesi şarapları ile meşhur, benim bildiğimin aksine onlarca Chianti Classico markası var, özel rekolteler ile daha da kalabalık seçenekler sunuyorlar.
Resim

Resim

Daha sonra Greve in Chianti kasabasına varıyoruz.
Resim

Resim

Chianti’nin sembolü kara horoz.
Resim

Diğer kasabaları da görebilmek için fazla oyalanmadan devam ettik.
Resim

Resim

Resim

Arada şarap fabrikalarına da uğradık ama almadık bir şey. Fazla tadım bile yapamadım, yol yapacağımdan :(
Resim

Radda in Chianti ve birkaç kasabada daha kısa molalar vererek Chianti bölgesini de görmüş olduk. Birkaç fotoğraf ile bu günü anlatmaya çalışayım
Resim

Resim

Resim

Gecelemeyi Montevarchi’de yine bir kampingde yaptık.
Resim
 
Resim

Chianti bölgesindeki son günümüzde (8 Ağustos) yola çıkarken GPSe hedefi verdim ve kısa yol seçtim. Şans işte, hızlı filan deseydim otoyoldan götürürdü, bu durumda bizi kısa ama bol virajlı dağ yollarına soktu. Tüm gezinin en güzel sürüş rotasıydı ve yolda bolca motosiklet vardı. Demek ki bildik bir rota burası, biz şansa GPS nedeniyle girdik buraya.
Resim

Tepeye çıkana kadar 1,5 saat geçti, yukarılarda bir yerlerde mola verdik.
Resim

İniş yolu yukardan böyle görünüyor.
Resim

Burada ilk defa GoPro’yu taktım. Camın arkasından çekim yaptığı için bazı yansımalar olmuş ama yol çok güzel çıktı. Videoyu biraz kısalttıktan sonra yükleyeceğim, raporun sonlarına doğru eklerim herhalde.

Yoldan bazı resimler
Resim

Resim

Resim
 
Bu güzel dağ yolu Forli şehrine kadar devam etti. Buradan otoyola çıkıp, Rimini yönüne sürdük. Rimini’de otele gitmeden, bir ülkeye daha giriş yapalım diye, San Marino’ya saptık.
Resim

San Marino'yu çocukluğumda biriktirdiğim pullardan duymuştum, çok güzel pulları vardı :)

San Marino Cumhuriyetinin girişi. Ne pasaport, ne vize soran var.
Resim

Resim

Merkezde otoparka motosikleti park edip, teleferik ile kaleye çıktık. Aslında istenirse vasıta ile de çıkılabiliyor ama biz değişiklik olsun diye bu yolu seçtik.
Resim

Resim

Resim

Kalenin içi yine turistik bir yapıya sahipti
Resim

Sarayda nöbet değişimi
Resim

Kaleden resimler
Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Buradan konaklayacağımız Rimini’ye geçtik. Rimini tam bir turistik sahil şehri. Kumsal Beachlerle kapanmış, ama biz akşam üstü vardığımızdan sakince denize girebildik.
Resim

Resim

Akşam da tam Alanya havasında bir yer oluyor cadde, dondurmacılar, fahiş fiyatlı restoranlar, köşelerde üç kağıt açan uyanıklar, fuhuş her şeyi gördük burada.
Anlayacağınız ben beğenmedim, böyle üst üste denize girmeyi de pek sevmediğimden orayı tatil beldesi olarak seçmem herhalde.

Ertesi gün yine otoyoldan Ancona’ya sürüp, saat 15:30da kalkan Patras feribotuna bindik.
Resim

Resim

Hemen kafede yer bulup oturduk ve geceye kadar yerimizden kalkmadık :mrgreen

Resim

Resim
 
Geçen senenin tecrübesi ile numaralı koltuk almamıştık, çünkü geçen sene bizden başka alan yoktu, isteyen oturuyordu koltuklara. Ya da dışarıda bir yerlere yatıyordu. Biz de öyle yapalım dedik ama Ancona – Patras arası 22 saat sürüyor ve koltuklu bölüme özel kart ile girilebiliyordu. Biz de kafede uyuruz diye düşündük. Gece saat 12den sonra ama oturduğumuz kafe bir bara dönüşüyormuş ve yüksek sesli müzil çalıyor, gençler dans ediyordu. Gece saat 2den sonra da kafeyi kapatıyorlarmış.
Biz de geceyi çocuk oyun alanında uyuduk, matlarımız ve ipek uyku tulumları ile

Resim

Sabah Patras’a varınca motoru hazırladık
Resim

Gemide bize verdikleri bilgiye göre aynı gün saat 18de Pireus limanından Midilli’ye gemi kalkıyormuş. Biz de onunla devam etmeye karar verdiğimizden, Pireus’a kadar olan 190 km yi otoyoldan yapıp, arada Korinth, Mikenos ve Epidauros kentlerini gezmekti.

Resim

Mora yarımadasını Patras’da karşı kıyıya bağlayan köprü
Resim

Önce Mikenos şehrine girdik. Miken kültürünün merkezi olan, Troia’ya saldıran Yunan ordusunun lideri Agamemnon’un başkenti burası.

Atreus’un hazinesi diye adlandırılan yer altı yapısı
Resim

Resim

Resim

Bu da şehrin Akropolisi yani merkezi
Resim

Şehrin girişi, meşhur aslanlı kapı
Resim

Resim

Kuyu mezar odası
Resim

Müzeden Miken kültürüne ait parçalar
Resim

Resim

Resim

Resim

Heinrich Schliemann’ın burada yaptığı kazıda bulduğu ve Agamemnon’un maskesi sandığı altın maske. Orijinali Atina Müzesinde.
Resim

Mikenos ziyaretinden sonra, sıcaktan enerjimiz Epidaurus kentine gitmeye yetmedi. Korinth’e dönüp, meşhur Korinth Kanalını gördük ve devam ettik.
Resim

Resim

Pireus’a vardığımızda, Midilli gemisinin Cuma günü saat 18de olmadığını, ertesi gün 9da olduğunu söylediler. Bize önceki gemide yanlış bilgi vermişler. :sinir Böylece şehirde dolaşıp otel aradık, en sonunda polislere sorarak yat limanı üzerinde güzel manzaralı bir otel bulup, geceledik.

Resim

Akşam yemeğinde deniz ürünleri vardı
Resim

Ertesi gün sabah saat 9da gemiye bindik
Resim

Bu sefer hemen numaralı koltuklardan kaptık. Klima biraz fazlaydı ama yanımıza ipek uyku tulumlarını almıştık.
Resim

Midilli adasına 18:30 gibi vardık
Resim

Resim

Hemen saat 19da Ayvalık’a kalkacak gemiye gittik ama dolmuştu. Bu yüzden Dikili’ye geçmeye karar verdik. Çok da iyi yapmışız, Ayvalık ücreti (Türk gemisi) 90 EUR olacaktı, Dikili ücreti (Yunan gemisi) 46 EUR idi. Dikili Ayvalık arası da 38 km.
Resim

Saat 21 gibi Dikili’ye vardık.
Resim

Gümrükten geçebilmek için bir saat bekledik. Bu arada önümüzdeki Fransız turistlerin torbasındaki rakı şişesi kırılmış, akıyordu. Ama adamlar hemen müdahale edip, PET şişeye süzdüler büyük bir kısmını.

Resim

Böylece 14 gün süren İtalya ve kısa Yunanistan gezimizi yurda dönerek tamamlamış olduk, Ayvalık’da birkaç gün dinlenmek için yazlığa gittik.
 
Geziyle ilgili bazı püf noktalarını ve bilgileri de vermeye çalışayım.

RoRo Kuzey İtalya ve civarına gitmek için en kolay ve ekonomik çözüm. Tek yön 425 EUR iki kişi ve motosiklet için çok uygun bence.

Kuzey bölgelerde şehirler arası yol yapılacaksa illa otoyol dışı kullanmakta ısrar etmemek lazım. İtalya'da otoyollar diğer ülkelere göre pahalı ama yan yollarda trafik ve ışıklar yüzünden çok vakit kaybediliyor. Verilecek toplam 10-15 eur ya o sıcakta değer. Kredi kartı geçiyor, kart yazan yere girmek lazım ama.

Sıcak en büyük problemlerden biri. Dağ yollarında ve sürerken çok sorun değil ama, bizim gibi şehir ziyaretleri de yapılacaksa korumalı kıyafetler bunaltıyor. Alta şort giyme, topcasede sandalet taşıma filan çözüm oluyor ama giyin soyun yoruyor da. Mevsim olarak Mayıs-Haziran veya Eylül-Ekim daha uygun olabilir orta ve güney İtalya için.

Su tüketimi çok ve her gün 3-4 litre su içilebiliyor. Şehirde büfe ve marketlerde 1,5 litre su 2 eur, bayağı fazla yekun tutuyor. Biz işi yolda süpermarketlere (COOP, Lidl) uğrayarak çözdük. 2 litrelik şişeleri 30-50 cent arası aldık. 1 litrelik izolasyonlu mataramıza da molalarda buz rica ediyorduk, genelde soğuk suyu daha ucuza getirdik böylece. Akşamları lokantalarda su tabii yine pahalı oluyordu.

Kampda çadır 2 kişi+çadır+motosiklet park 27-35 eur filan tutuyordu. Varsa kabin, bungalov gibi yerler 8-12 eur daha fazlaydı. toplamda eziyete değmeyeceğini düşündük, hatta sonra 45-50 eur ya otel odaları bulduk booking.com dan.

İtalya'da elektrik prizleri ince uçlu ve ortasında toprak var. Yassı fişler uyuyor ama bizim topraklı kalın uçlu fişler uymuyor. Ben ince uçlu üçlü adaptör ve ona uyan çoğaltıcı götürmüştüm, çok işe yaradı, telefon, intercom ve bilgisayar şarj ederken

Resim

Resim

Resim
 
Gemide numaralı koltuk almak illa gerekmiyor, Deck denen bilet yeterli. mat ve uyku tulumu ile gölge, su almayacak bir yeri hemen bulup işgal etmek lazım, gece rahat uyuyabilmek için.

Benzin fiyatı değişiyor, genelde şehir çıkışlarında, sanayi bölgelerinde daha ucuz oluyor. Hizmet alırsan, yani benzini adam koyarsa çok daha pahalı, kendin koyarsan daha ucuz oluyor. Hizmetle 1,90 eur olan benzini, kendim koyarak 1,70e aldım. Bazı yerlerde ve tatillerde (öğlen saatleri de tatil :sinir ) otomatlar var, para atıyorsun, pompa numarasını giriyorsun, o pompadan o kadar alabiliyorsun. Fazla para atmamak lazım tabii. Bazı yerlerde de dolduruyorsun, içeri girip ödüyorsun. İtalya'da en ucuz benzini1,68e, en pahalısını da 1,85e aldım. Otoyollarda pahalı, dolu depo çıkmak lazım, bazen bulunmuyor uzun süre.

Kahve isteyince Espresso anlıyorlar ve 1/3 fincan geliyor. Ben Lungo istiyorsum biraz daha sulu ve fazla. Büyük fincan için Americano istemeli. Ha bir de bazı yerlerde oturmadan içilirse yarı fiyatı :mrgreen

Şehir içlerinde otopark sorun olabiliyor, motosikletler için özel park yerleri var. Ufak kasaba ve köylerde park kolay.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder